Kitap Yorumu || Son Söz Aşkın (Bridgertons # 3) - Julia Quinn

Fark edenler vardır belki, son zamanlarda daha çok tarihi aşk okumayı tecih ediyorum, belki de çağımıza ayak uyduramayıp, teselliyi eskilerde arıyorumdur :D:D

Yine bir tarihi aşk kitabı ile karşınızdayım ama bu kitabın önemli özellikleri var, önce onları söyleyeyim: 1- Bu kitabı tamamen şans eseri görüp, aldım. Üstelik %60 indirimle :):)  2- Bu kitap, türünün üstadlarından biri yani Julia Quinn in kitabı olduğu için benim için farklı bir başlangıç ve  3- Bu tarihi olupta içinde İskoçyalı barındırmayan ve 1800 lü yılları anlatan okuduğum ilk kitap. Yani anlayacağınız sevgili dostlarım, bu benim içinde ilklerin kitabıydı. Ama şunu da belirtmeliyim ki maalesef her tarihi aşk da yaptığım seriye ortadan başlama geleneğimi bu kitap da yapıp, seriye 3. kitapla başladım. Neyse ki tarihi aşk serilerinde bu adapte olmayı zorlaştıran bir durum değil.

Hemen yorumuma geçeyim en iyisi. (Tabi sanki yorumdan önce sizi oyalamamışım gibi de *o* )

Baskı Tarihi: Mayıs 2010
Sayfa Sayısı: 416
Orijinal Adı: An Offer From A Gentleman
Çeviri: Serap İşıkçıus
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Kitabın Türü: Roman, Aşk, Edebiyat

Sophie Beckett, aslında bir kontun kızı olmasına rağmen ne Leydi Bridgerton`un meşhur maskeli balosuna gideceğinin ne de Beyaz Atlı Prensi`nin onu orada beklediğinin hayalini kurmaya cesaret edebilir çünkü kibirli üvey annesi tarafından köşkün hizmetçisi olarak kullanılmaktadır. Ama daha sonra, gizlice içeri girmeyi başardığı baloda çekici ve yakışıklı Benedict Bridgerton`un güçlü kollarının arasında dans ederken kendini kraliyet ailesinden birisi gibi hisseder. Yalnız ortada bir sorun vardır, saat geceyarısını gösterdiğinde bu sihrin sona ermesi gerekmektedir.

Kimdi bu olağanüstü kadın? O büyülü geceden sonra, gümüş elbiseli kadının güzelliğiyle adeta kör olmuş Benedict`in gözü başkasını görmez, ta ki kendini, ona garip bir şekilde tanıdık gelen hizmetçi kıyafeti giymiş o alımlı kadını içine girdiği tatsız durumdan kurtarmak zorunda hissedene kadar.

Günümüzün Jane Austen'i!
JILL BARNETT

Julia Quinn sizi tatlı düşlere sürükleyecek.
ROMANTIC TIMES

YORUMUM: Canlarım, bu kitaba ben tek kelimeyle BAYILDIM . Çok güldüm, çok ağladım, çok heyecanlandım ve çok meraklandım. Zaten kitap sizi arka kapağındaki yazı ile ağına düşürüyor ve siz okudukça kendinizden geçip, kitap tarafından ele geçiriliyorsunuz. (Çok mu tehlikeli oldu sanki? )

Daha kitabın başında Leydi Whistledown ve onun Cemiyet Gazetesi sizi alıp, Gossip Girl ün (bilenler bilir 5 sezonluk bir dizi) 1800 lü yılların İngilteresi versiyonuna götürüyor. Ayrıca bu Leydi nin gerçek kimliğinin bilinmemesi ve serinin ilk 4 kitabında bölüm başlarında bizi hep Cemiyet teki dedikodulardan haberdar etmesi kitapta merak unsurunu oluşturan kısımdı. Açıkçası ben o kadar merak ettim ki (çünkü şüphelendiğim bir-iki isim vardı) dayanamayıp kitabı bitirdikten sonra internette araştırdım. Ve ilk tahminim doğru çıkmasa da ikinci tahminim olan kişi çıkınca hafif bir şok geçirdim diyebilirim. Hatta yeri gelmişken söyleyeyim ben Leydi Whistledown un bütün kitaplarda var olacağını düşünüp, serinin adı keşke Whistledown olsaydı dedim kendi kendime.


Kitabın ana kahramanlarına bakacak olursak; tatlı, prensipli ve benim gibi aşırı hayalperest bir okur olan Sophia Beckett hemen kendini sevdiriyor okura. Annesi daha onu doğururken öldüğü için, üvey anne ve kardeş zulmüne maruz kalıp, yine de mutlu olabilen bir kız olmuş. Aşırı acıklı bir hikayesi olduğu için de epey bir ağlamışlığım vardır herhalde ona. Ta ki evdeki tatlış çalışanlar ona yardım edip de, büyük Bridgerton (bunlar sekiz kardeşli, bir anneli tam örnek bir aile. Oğulların bekar olması da işin cabası :D:D ) Ailesinin düzenlediği baloya gidebilme şansı yakalayana kadar. Ya balo ortamı falan zaten efsane güzel, üstüne bir de Benedict Bridgerton bu kızla ilgilenmeye başlayınca Sophia ile ben sırayla kalp krizleri geçirmeye başladık :D

Adı geçmişken yakışıklı ana karakterimizden de bahsedelim. Benedict Bridgerton. Londra nın en gözde bekarı, otuza yaklaşmış ama yıllar geçtikçe daha da karizmatikleşen, sanatçı ruhlu bir karakter. Tüm kızlar onunla ilgilenirken, onun istediği gerçekten de farklı bir şeyler yaşamak ve kardeşleri ve soyadının dışında var olan Benedict i keşfedebilecek birini bulmak. Ve bu aradığı farklılığı, maskeli balo gecesi tanıştığı, etrafına neşe saçan gizemli kadın da bulur. Fakat bu çok kısa sürer çünkü o geceden sonra o kadını bir daha bulamaz. (Vayy be adamın hikayesini dizi fragmanı gibi anlatmadım mı sizce de :D:D:D )

Yukarıda anlattıklarımdan da anlayabileceğiniz üzere bu kitap, bir nevi Kül Kedisi Cinderella nın hikayesinden esinlenerek ilerlemiş. Tabi bu da benim için durumun eğlencesini iki katına çıkardı. diyebilirim.

Spoiler İçerir Dikkat!!


 Neyse yıllar geçer ve bu arada Sophia evden kovulur ve yeni bir yerde çalışır. Ve bir gece zor bir duruma düşünce, aniden Benedict onu kurtarır. Ve onu gören Sophia, onun kim olduğunu hemen anlar fakat bizim şaşkın oğlan Benedict bir hizmetçinin, onu o partide büyüleyen kadın olduğuna ihtimal bile vermediğinden elbette tanıyamaz. Ama bu  bana biraz saçma geldi çünkü tamam hadi ilk görüşte tanıma, ama günler, haftalar geçiyor ve bunlar hep yanyana olmasına rağmen, hiç mi tanıyamıyorsun, kör müsün sen arkadaşım? Yıllar geçmiş olsa da sesi de mi tanıdık gelmedi? Tabi bu durumdan da yazarımız öyle bir, kendi lehine çıkarma olayı yaratmış ki; hemen şikayetimi geri almak zorunda kaldım. Tam her şey sakinleşmiş, Benedict de o kadını unutup, Sophia ile hayatına yön vermeyi düşünürken, dramatik bir sahne ile onun aslında yıllardır aradığı kadın olduğunu anlar ve tartışmalar, hayal kırıklıkları, gözyaşları tavan yapar. Vuuu yani waoww dayanamayıp, kendi kendime de olsa yazarı alkışlıyorum buradan... 

Evet bundan sonraki olaylar da yine mantıklı bir düzende devam edip, sonunda taşların yerine oturması, bu bol olaylı kitap için baya bir rahatlatıcıydı. Hapishane olayı, gıcık üvey annenin bitmeyen nefreti, Sophia nın da soylu olduğu ortaya çıkması (ama yine de şu İngilizlerde ki soyluluk takıntısı neredeyse gına getirdi) ve yine sessiz kalmasını beklediğimiz, küçük üvey kardeşin annesini satıp, Sophia yı kollaması açıkçası SÜPERDİ.

Tabi şanslı kız daha sonra Bayan Süper Anne Bridgerton tarafından sahip çıkılıyor ki bu da yazarın iyiler ödüllendirilir, kötüler ise hakkettiğini alır. Anlamayan kaldı mı? deme şekliydi bence :) Hem kitabın sonu da oldukça sevdiğim bir şekilde bitiyor ki şanslı ben :) Ben meraklı bir insanım evlenip mutlu olduklarını görmek bana yetmez. Muhakkak mutlu sondan sonra geleceğe gidip, birkaç yıl sonrası da hafifçe anlatılmalıdır. Ve işte bu kitap da yazar bunu yapmış buradan kucak dolusu sevgiler yolluyorum ona. Ayy bir dakika bu biraz sabah kuşağı programı gibi oldu. En iyisi siz bunu duymamış gibi yapın :D:D:D Bol çocuklu mesut bir aile olduklarını ve Leydi Wishtledown un Fısıltı gazetesinin deli okuru olan Sophia nın adının orada artık geçmesi ve de Sohia nın adının kaç kere geçmiş olduğunu sayması, yani ne bileyim beni ayrı bir mutlu etti.


SPOİLER SONU :)



Bu kadar bahsettim unutmayayım, harika bir aile: BRİDGERTONS... Muhteşemella bir anne -biliyorum tuhaf bir tabir- , harika derecede birbirine bağlı ve sevgi dolu 8 kardeş.. Hepsinin birbirine benzemesi de cabası.Ayrıca kardeşlerin isimleri alfabetik şekilde sıralanıyor -Müthiş- :)) Amma ve lakin beni bilen bilir ben daha çok yan karakterlerden birini sevip, onun geçtiği bölümleri heyecanla bekleyen bir okurum. Bu kitapta da kendime iki tane favori bulmak çok zor olmadı. Birincisi elbette ki aşırı komik bir karakter olan Benedict in fazlasıyla zeki muzip kız kardeşi Eloise. Ben onu direkt sevdim zaten bana Twilight Saga dan Alice Cullen ı hatırlattı. Yani nasıl sevmeyeyim?  İkincisi ise; (bu daha bir favorim) rahat ve eğlenceli kişiliğiyle Benedict in bir küçüğü olan, evlenme karşıtı, yurtdışlarında takılan Colin. Bence oldukça okunmaya değer bir karakterdi ve neyse ki bir sonraki kitap o ve onun aşkı hakkında. YAŞASIN DEVAM KİTAPLARI ;D ;D ;D

Evet, kitapla ilgili yorumlarım bu kadardı. Belki aranızdan bazıları diyordur ki bu kadar derken? Daha ne yazabilirsin ki, kitabın yapıldığı madde hakkında da mı yorum yapacaksın? Evet aslında fena fikir değil ama hayır o kadar da değil :D ;D ;) Yaa inanın kitap o kadar ustacaydı ki ben kendime kızdım; böyle bir ustanın kitabını nasıl bu kadar geç okurum diye. Neyse geç olsun güç olmasın demişler...

Seri ile de ilgili düşüncelerimi kısaca (bu sefer gerçekten de kısaca ) anlatmazsam içimde kalır. Yazar serinin kitaplarını hem birbirine bağlı hem de bağımsız yazdığı için okunması oldukça rahat. Ve yazar gerçekten de bu müthiş kardeş serisini yazdığı için mutluyum diyor ve puanımı veriyorum:






Bugün de hayatınızda bol bol hayaller ve kitaplar olması dileğiyle...


!!!Bu yazıyı "Bir Hayalperestin Kütüphanesi" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, iznim olmadan alınmış, ÇALINMIŞTIR!!!


Yorumlar

Yorum Gönder

- Arkadaşlar yorumsuz bırakmayın lütfen; ama kaba ve rahatsız edici kelimeler ve konularda da yorum yazmayın !
-Yorumlarınıza en kısa zamanda hep cevap vermeye çalışacağım :)

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *